ŞEYH ALİ SEMERKANDÎ HAZTERLERİNİN (K.S) HAYATI
Şeyh Ali Semerkandî, Hicrî 720 / Miladî 1320 yılında İsfahan’da doğmuştur. Babası Yahya Efendi’dir. İkinci Halife Hz. Ömer’in torunlarındandır Küçük yaşta Kur’ân-ı Kerim’i ezberledi ve çeşitli kıraatlere göre okumasını öğrendi. Tahsilini Semerkant’ta tamamladıktan sonra Buhara’ya giderek Alâeddin Buharî’nin talebesi oldu ve dinî ilimler ile tasavvufta kemale erdi. Kendisine “Mekke’ye doğru” denilince harekete geçerek yolculuğa çıkıp Mekke’ye kadar geldi. Mescid-i Haram’da 14 yıl İmam-Hatip olarak görev yaptı. Medine-i Münevvere’ye giderek Peygamber Efendimiz (S.AV.)’in kabrinin bulunduğu Ravza-ı Mutahhara’da 7 yıl türbedarlık yaptı. Ayrıca Şam, Kudüs ve Irak’ta ilim, irşat ve öğretim faaliyetlerinde bulundu. Daha sonra bu mübarek zat, Hz. Peygamber ( S.A.V.)’den aldığı manevî bir işaret üzerine Rum diyarı olan Anadolu’ya hareket etti. Beraberinde bulunan velilerin her birini ilgili yerlere yerleştirip, kendisi de Konya’ya gitti. Karaman, Bozkır ve benzeri yerlerde ikamet ederek gerekli irşat görevlerinde bulunan Şeyh Ali Semerkandî, devlet erkânına nasihat ederek onlara yol göstermiştir.
Şeyh Ali Semerkandî, irşat görevi için geziyordu. Konya ve çevresindeki hizmetlerini tamamlayıp Alanya yoluna düştü. Kendisine ait bir asanın, bir hırkanın ve benzeri eşyaların Alanya’da saklı bulunduğu nakledilmektedir. Alanya ve havalisini denetiminden geçirdikten sonra Alanya’dan ayrıldı. Uzun bir yolculuğun ardından günümüzde önce Çankırı’ya, sonra da Karabük’e bağlanan ve o zamanki adı “Örenşar” olan Eskipazar’a kadar geldi. Eskipazar’da ikamet etmeye niyetlenen büyük veli, irşat hizmetlerini çeşitli vesilelerle halka aktarmaya çalışıyordu. Burada, onun kerametinin bir eseri olarak, duasıyla yerden bir su çıkmış; suyun ulaştığı yerde meydana gelen başları ve karınları beyaz “Sığırcık Kuşları” ziraî mahsule zarar veren haşaratı yok etmiştir.
Bu arada Osmanlı Devleti’nin başkenti, o günlerde İslâm âlimlerinin ve evliyanın merkezi haline gelen Bursa idi. Bursa’da ekili alanları çekirge sürülerinin işgal etmesi üzerine, halkın çaresiz kaldığını duyan Şeyh Ali Semerkandî, yanında bulunan bu mübarek sudan bir miktar o bölgeye göndererek, çekirgelerin yok olmasını sağladı. Padişah bu iyilik karşısında onu Bursa’ya davet etti. Şeyh Ali Semerkandî’nin Bursa’ya teşrif etmesinin ardından Padişah Murat Hüdavendigâr, bu büyük zatın yanı başında vezir olarak bulunmasını istedi. Çünkü onu çok beğenip, sevmişti. Vezirler de aynı istekte bulundular. Ancak her ne teklif ettilerse Şeyh Ali Semerkandî, bunların hiçbirine iltifat etmedi. Yalnız Padişah’tan yöre halkının vergi ve askerlikten muaf tutulmasını istedi. Padişah da bir ferman yazdırarak bu isteği kabul etti ve bu sayede İstiklâl Harbi yıllarına kadar Çamlıdere Bölgesi’nden vergi alınmadı, askere giden olmadı. Şeyh Ali Semerkandî, Bursa’daki işinin ve görevinin sona erdiğini anlayınca, vedalaşıp buradan ayrılarak Örenşar’a döndü. Böylelikle hiçbir dünyalığa değer vermediğini ve irşat vazifesini yerine getirmek için halkın içinde yaşamaya devam edeceğini gösterdi.
Örenşar’da Sadeyaka Köyü’nün “Şeyhler” mahallesine bitişik topraklarda bulunan mübarek suyun yanına gelen Şeyh Ali Semerkandî, suyun civarında geçireceği son anlarını yaşıyordu. Çünkü Örenşar semtinden ayrılma zamanı yaklaşıyordu. Örenşar’dan ayrılan Şeyh, Ankara’nın Kızılcahamam ilçesine bağlı Çatak Köyü’ne geldi. Burayı benimseyen ve burada bir müddet ikamet eden Şeyh Ali Semerkandî, Çatak’ta ihtiyaca cevap verecek bir caminin bulunmadığını gördü. Bu eksikliğin giderilmesini üzerine aldı ve kısa bir sürede caminin (Cuma Camii) yapımını tamamladı. (Bugünkü adı Berçin Çatak olan köyde bu camii hâlâ mevcuttur, ancak sonradan yapılan tadilatlar nedeni ile tarihi dokusu bozulmuştur. Camii, köyün biraz dışında kaldığı için, sadece Cuma Namazları bu camide kılınmaktadır.)
O zamanlarda Çamlıdere küçük bir köydü. İçinden geçen kuru derenin sağ yamacında “Yayalar” adı verilen 30–40 hanelik bir köy ile derenin sol kısmında 8–10 hanelik bir topluluk vardı. Bu kısım “Kuzören/Kuzviran” adı ile anılırdı. Şeyh Ali Semerkandî, önce Yayalar Köyüne gelip yerleşmiş, daha sonra ise Kuzören/Kuzviran yakasına geçerek burada ikamet etmiştir. Şeyh Ali Semerkandî’nin ismine atfen buraya “Şeyhler” adı verilmiştir. Buraya yerleştikten sonra mülk edindiği ½ hisselik çiftlik yeri ile bir değirmeni vakfederek bir zaviye kurmuş; bu vakfın idaresini ve kullanımını evlatlarına bırakmıştır. O zamana kadar tenha bir köy olan Şeyhler, zamanla çok gelişip büyümüş, Yayalar Köyü de buraya katılarak Şeyhler’in bir mahallesi haline gelmiştir. “Şeyhler” ismi, asırlarca buranın adı olarak kalmış, daha sonra ise Çamlıdere olarak değişmiştir.
Önceleri Çorba’ya / Pazar’a bağlı olan Çamlıdere, Hicrî 1314 / Miladi1895 yılında bucak olmuş, Hicrî 1326 / Miladi 1907 yılından önce de belediye teşkilatına kavuşmuştur.1915–1916 yıllarında Kızılcahamam’a bağlanmış ve nihayet 27.11.1955 tarihinde 6191 sayılı kanunla ilçe olmuştur. İlçede Bayındır, Buğralar, Bükeler ve Peçenek gibi Oğuz boylarının isimlerini taşıyan köylerin bulunması, bu köylerin Orta Asya’dan gelen Türkler tarafından kurulduğu kanısını uyandırmaktadır.
Hanefi Mezhebi’nden ve Nakşibendî Tarikatı’ndan olan Şeyh Ali Semerkandî, uzun yıllar Şeyhler Mahallesi’nde ikamet ederek, Çamlıdere’yi ilim, irfan ve fazilet merkezi haline getirmiştir. Hicri 862 / Miladi 1458 yılında, yaklaşık 142 (Hicri) yaşında vefat eden Şeyh Ali Semerkandî, Çamlıdere mezarlığının orta yerine defnedilmiştir. Türbesi hâlen burada olup, halkımızın ziyaretine açıktır. 1978 yılında restore edilen Türbe’de, Şeyh Ali Semerkandî’nin yanında 10 kabir daha bulunmaktadır ki bunlardan yedisinin arkadaşlarına, üçünün de sırdaşlarına ait olduğu rivayet edilmektedir. Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşması yolunda büyük bir rolünün olduğuna inanılan Şeyh Ali Semerkandî, Hak ve gönül dostu olarak bilinmektedir.
SANAL ZİYARET
ÖZLÜ SÖZLERİ
“Niyet hayr, akibet hayr ”
“Gün olacak bütün dünya Çamlıdere’ye dolacak”